4 Ocak 2016 Pazartesi

KARAGÖZ ile HACİVAT’IN TOPLUMUZDAKİ YERİ ve ÖNEMİ

KARAGÖZ ile HACİVAT’IN TOPLUMUZDAKİ YERİ ve ÖNEMİ

1) KARAGÖZ ve HACİVAT’IN ÖNEMİ
Karagöz ve Hacivat taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.[1]
Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Halkbilimciler Karagöz'ün bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmesi, Bulgar gaydası çalması ve Evliya Çelebi'nin tanıklığına dayanarak Bizans imparatoru Konstantin'in Çingene seyisi Sofyozlu Bali Çelebi olduğunu ileri sürmektedir[1]. Bir diğer rivayet ise Hacı İvaz Ağa ya da halka mal olan adıyla Hacivat ve Trakyada bulunan Samakol köyünden demirci ustası Karagöz, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ın neden olduğunu söyler. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Ahmet Efendi, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Karagöz ve Hacivat tanınır.[2]
Geleneksel kültürümüzün ortaoyunu ve meddah ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan gölge oyunumuz KARAGÖZ HACIVAT oyunları günümüzden yüz yıllarca önce ortaya çıkmış, insanları eğlendirirken düşündürmüş, zaman zaman toplumsal bilinç oluşmasında öncü bir rol oynamıştır. Gölge oyunlarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte Asya (Java, Endonezya, Çin) kökenli olduğu bilinmektedir. Gölge oyununun Türk kültüründe ne zaman ortaya çıktığı, Karagöz ve Hacivat olarak ne zaman biçimlendiği ise bir muamma olma özelliğini korumaktadır. Her ne kadar bu konuyla ilgili bir takım tezler ortaya atılmış ise de bunların hiç biri kesin değildir. Zaten bu tezlerin bir bölümü söylenti olmaktan öteye gidememiştir. En çok bilineni ise Karagöz ile Hacivat’ın Bursa Ulucami’de inşaat işçisi olarak çalıştıkları ve şakalaşmaları yüzünden inşaatın yavaş ilerlemesinden dolayı Padişah Sultan Orhan’ın ikisini idam ettirmeleri üzerine olan söylentidir.. Ancak bilinmesi gerekir ki Ulu Cami Sultan Orhan döneminde değil Yıldırım Bayezid zamanında yapılmıştır, dolayısıyla bu söylentinin gerçeklikle bir ilgisi olamaz. [3]



2) KARAGÖZVE HACİVAT’IN TOPLUMUMUZDAKİ YERİ
Gölge oyunumuz Hacivat Karagöz bir zamanlar toplumun en önemli eğlencesiydi. Eskiden ramazan gecelerinde mutlaka ramazan eğlencesi yapılır, büyük bir sabırla beklenen iftar topu atıldıktan sonra iftariyelikler sofraya gelirdi. İftar yemeğini yiyen herkes doğruca Karagöz ve Hacivat gösterisi seyretmeye giderdi. Önce perde arkasındaki ışık yanar, nâreke zırıltısı ve tef velvelesi ile göstermelik kalktıktan sonra Hacivat Çelebi şarkı söyleyerek gelir ve “Ne olur şu dört köşe perdede bana da bir kafadar olsa ah bana bir eğlence medett amannnnnnnnnnnnnnn amannnnnnnnnnnnnnnn…” diye Karagözü çağırmaya başlardı. Ve tabii herkes kahkahalar0ı patlatırdı. Muhavere denilen Karagöz ve Hacıvat’ın atışması bittikten sonra fasıl bölümü başlar, bu bölümde oyunun akışına göre Zenne , Çelebi , Tuzsuz Deli Bekir , Beberuhi , Tiryaki , Acem , Laz , Matiz , Zeybek gibi tipler perdeye gelirler, oyunlarını oynarlar ve sonunda bir çengi ya da köçek çıkarak seyircileri eğlendirirlerdi. Tabii ki sünnet düğünü denilince de akla hemen Karagöz Hacivat oyunu gelirdi. Karagöz Hacivat gösterisi yapılmayan bir sünnet düğünü gelen davetlilerden tam not alamazdı. Şeyh Küşteri’den beri deriden yapılan ve kök boya kullanılarak boyanan tasvirler hayali’nin elinde can bulurdu.[4]
Karagöz oyunları tabii ki sadece ramazan eğlencelerinde veya sünnet düğünlerinde oynatılmazdı, Karagöz sanatımız hayatın her alanıyla öylesine iç içe geçmişti ki Karagöz’ü günlük hayatın her alanında görmek mümkündü. Örneğin hemen hemen her evde karagöz hacıvat oynatılırdı, kim mi oynatırdı; tabii ki anneler, babalar, nineler, dedeler… “Karagöz’üm sütünü içtin mi, yok içmedim, ama sütünü içersen daha akıllı olursun, daha çabuk büyürsün karagöz” gibi.[5]

 Karagöz bir kukla değildir, bilindiği gibi kukla üç boyutlu bir nesnedir, karagöz ise iki boyutlu tasvirler ile oynatılır. Karagöz oynatan kişiye HAYÂLÎ denir, hayali’nin yardımcısına ise yardak adı verilir. Hayâlî sıfatı, bir usta yanında uzun yıllar yardaklık (yardımcılık, çıraklık) yapmış ve hakkıyla karagöz hacivat oynatabilecek kıvama gelmiş kişilere ustası tarafından verilir. Hiç kimse kendi kendine “Ben Hâyalî’yim” diye ortaya çıkamaz. Bazen bir yerlerden bir karagöz hacivat tasviri bulup ben Hayaliyim diye ortaya çıkan insanları gördükten sonra bu bilgiyi de buraya ekleyeyim dedim… Zira Karagöz sanatında bir usta yanında yetişmiş olmayan, dolayısıyla ehil olmayan kişiler karagöz sanatımıza büyük zararlar vermektedirler. Aslında son derece eğlenceli olan karagöz ve hacivat oyunları ehil olmayan insanların elinde sade suya tirit misali eğlenceli hiç bir yönü olmayan sıkıcı bir gösteri olmaktan öteye gidememektedir. Bu yüzden de iyi bir ustadan Karagöz seyretmemiş olan insanlar “Karagöz’de bu muymuş” deyip bir daha karagöz seyretmeye gitmemektedirler. Ayrıca bir de asetat ya da benzeri şeffaf malzemeler ile tasvir yapıp karagöz oynatmaya kalkanlar var ki bu durum tam bir faciadır, zaman zaman evinde çocuklarına amatörce karagöz hacivat oynatmak isteyen kişilere tavsiye ettiğim asetat ile karagöz tasviri yapımı elbette ki profesyonel bir karagözcünün yapacağı iş değildir. Gerçek bir karagöz ustası tasvirlerini kök boya kullanarak deriden yapar ve tüm tiplemeleri farklı ses tonu ve farklı şive ile seslendirir, (kadın sesleri de dahil olmak üzere).[6]

                  
  3) SONUÇ
Gelişmesini imparatorluk başkenti Osmanlıda tamamlayan ve böylece Türk milli zevkiyle şekillenen karagöz oyunu bir yandan Osmanlının eğlence hayatına farklı görünümler kazandırırken bir yandan da kendi bünyesine İstanbul hayatından çeşitli unsurları almıştır. Oyunlarda İstanbul’un çeşitli semt, mahalle, sokak, cadde adları; cami, hamam, köşk, iskele, kule gibi yapılar çokça anılır. Birtakım gelenek ve görenekler, adetler ve inançlar, oyunların ortaya konulduğu dönemin Osmanlı hayatı hakkında önemli ipuçları verecek niteliktedir. Oyunlar, Osmanlı halkının dili, eğitimi, giyim kuşamı, beslenme kültürü hakkında ayrıntılı bilgilerin yanı sıra Osmanlıdaki sanatsal etkinlikler, eğlence yerleri ve biçimleri, oyunlar, müzik dünyası, edebiyat ve sanat atmosferi ile ilgili zengin bir tablo sunar. Bu yönüyle karagöz oyunları kendi şartları içinde küçük bir Osmanlı ansiklopedisi niteliğindedir
Karagöz ve Hacivat, Türk gelenek göreneklerinde büyük bir öneme sahiptir. Bu geleneği yaşatmak gerekir. Özellikle çocuklar için bu tür gösterilerin yapılması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılmaya devam etmesi açısından önemlidir.
KAYNAKÇA
http://www.kompozisyon.org/2015/07/karagoz-ve-hacivat-ile-ilgili.html








[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Karag%C3%B6z_ve_Hacivat ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Karag%C3%B6z_ve_Hacivat ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015
[3] http://www.karagoz.net/  ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015
[4] http://www.karagoz.net/  ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015
[5] http://www.karagoz.net/  ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015
[6] http://www.karagoz.net/  ERİŞİM TARİHİ: 31.12.2015

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

  2. KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK
    Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
    " Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "
    Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
    Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
    Karagöz: " Hı.. "
    Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
    Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
    Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
    Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
    Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
    Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
    Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
    Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
    Hacivat: " Karanfil verir. "
    Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
    Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
    Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
    Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
    Karagöz: " Hı.. "
    Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
    Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
    Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
    Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
    Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
    Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "
    Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
    " Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "
    Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
    " Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "
    Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.

    SON

    Yazan: Serdar Yıldırım

    YanıtlaSil

  3. KARAGÖZ İLE HACİVAT: MANGAL SEFASI
    Hacivat: " Karagözüm, sucuk aldım. Gel mangal sefası yapalım. "
    Karagöz: " Birer kangal alalım ama benim bahçe küçük, kangala dar gelir. "
    Hacivat: " Kangal demedim Karagözüm, mangal dedim. Mangalda sucuk pişirelim. "
    Karagöz: " Kangalla çocuk bir arada olmaz. Yaşar'ı kangal ısırır. "
    Hacivat: " Canım, ne Yaşar'ı, ne kangalı, sucuk dedim, mangal dedim. "
    Karagöz: " He öyle söylesene, sucuğu mandalla tavana asarsın. "
    Hacivat: " O neden? Neden sucuğu tavana asıyorsun? "
    Karagöz: " Kurusun diye. Kuru sucuğun tadı farklı olur. "
    Hacivat: " Tamam Karagözüm, sucuğu kuruttum, mangalı bahçeye oturttum. "
    Karagöz: " Ben senin bahçeye gelmem, Hacivat. "
    Hacivat: " Gelmezsen gelme. Ben de kendime ziyafet çekerim. "
    Uzaklaşıp giden Hacivat'ın arkasından Karagöz söylenir:
    " Seni gidi beni bilmez. Kangalı kesmiş, sucuk yapmış, mangalda pişirecekmiş. Bende o sucuğu yiyecek göz var mı? "

    SON


    KARAGÖZ İLE HACİVAT: TURŞU
    Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular bir olmuş. "
    Karagöz: " Hanım tarla kurduydu. Kuş mu olmuş? "
    Hacivat: " Canım Karagözüm. Ne kurdu, ne kuşu? "
    Karagöz: " Kurt Bozkurt, kuş Zümrüdü Anka Kuşu. "
    Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular olmuş dedim. "
    Karagöz: " Hani masalda Bozkurtlar Zümrüdü Anka Kuşu'nu tepelemiş. "
    Hacivat: " Eee. "
    Karagöz: " Ben de seni tepelerim. "
    Karagöz Hacivat'ın üstüne yürür.
    Hacivat: " Dur Karagözüm, ben ne yaptım? "
    Karagöz: " Daha ne yapacaksın? Tepeme çık öt bari. "
    Hacivat: " Tepene çıkıp öteyim mi? Ne gibi ötmemi istersin Karagözüm? "
    Karagöz: " İster horoz gibi öt, ister bülbül gibi öt. "
    Hacivat: " Eşek gibi öteyim mi? "
    Karagöz: " Eşek ötmez anırır. İstersen anırabilirsin. "
    Hacivat: " Ben anıramam ama sen iyi anırırsın, Karagözüm. "
    Hacivat tarafından eşek yerine konmak Karagöz'ü çileden çıkarır. Hacivat'ın üstüne hamle yapar. Hacivat geri dönüp kaçmaya başlar. Karagöz Hacivat'ı evinin önüne kadar kovalar. Hacivat evine girer ve kapıyı sürgüler. Kapının önünde bağırıp çağıran Karagöz'e pencereye çıkan Hacivat'ın hanımı söylenir:
    " Aaa yeter be! Git kendi evinin önünde bağır. "
    Hacivat'ın hanımının sözleri karşısında Karagöz sessizce oradan uzaklaşır. On gün ne Hacivat'ı arar ne de onun evinin önünden geçer. İki ayrılmaz dost sonradan barışırlar.



    KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK ETİ
    Hacivat: " Karagözüm, ziyafet var. "
    Karagöz: " Hı.. "
    Hacivat: " Ziyafet var, ziyafet. Al hanımı, Yaşar'ı. Bu akşam bize gelin. Levrek aldım, pişirip yeriz. "
    Karagöz: " Bu akşam size gelemeyiz, leylek eti yiyemeyiz. "
    Hacivat: " Leylek demedim Karagözüm, levrek dedim. Levrek balığı. "
    Karagöz: " Bırak ya Hacivat, ne zamandan beri leylekler balık oldu. "
    Hacivat: " Leylekler balık olmaz, tıpkı benim Karagöz olamadığım gibi. "
    Karagöz: " Keşke Karagöz olsan, bana benzesen Hacivat. "
    Hacivat: " Aman, hayatta isteyeceğim en son şey sana benzemek. Ben bu halimden memnunum. "
    Karagöz: " Tamam, bana benzeme. Git Halim'le Memduh'a benze. "
    Hacivat: " Sen ne diyorsun Karagözüm? Halim'le Memduh da kim? "
    Karagöz: " Sizin mahalleden yeni taşınmışlar. Bizim mahalleye geldiler. "
    Hacivat: " Eee sonra? "
    Karagöz: " Bizim mahalleyi beğenmediler. Sizin mahalleye geri dönecekler. "
    Hacivat: " O neden? "
    Karagöz: " Çünkü onları dövdüm. Alaycı konuşmaya devam edersen seni de döverim. "
    Hacivat: " Sustum Karagözüm, yeter ki beni dövme. "
    Karagöz: " Leylek eti falan da yemem. "
    Hacivat: " Yeme Karagözüm, leylek eti yeme.

    Yazan: Serdar Yıldırım

    YanıtlaSil