6 Ocak 2016 Çarşamba

OSMANİYE İLİ BAHÇE İLÇESİ ŞİVESİNE BAKIŞ NESLİHAN AKKUŞ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2-A



BAHÇE TARİHİ VE KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
Antik Çağda Kilikya Bölgesi içerisinde yer alan Bahçe MÖ.1000’lerde Kargamış Hitit Krallığının sınırları içerisinde olup, bir kale kalıntısı üzerinde kurulmuştur[1].
MÖ. XIV. yüzyılda Hititlerin egemenliği altında olup, Hitit Federasyonu’ndan Kızwatna Krallığının toprakları içerisinde idi. Asurlular bir süre bölgeyi egemenlikleri altına almışlarsa da sonunda Kilikyalılar onlara karşı ayaklanmışlardır. MÖ. VI. yüzyılın ortalarında Kilikya Bölgesi ile birlikte Perslerin eline geçmiş ancak, MÖ.333 yılında Büyük İskender’in Pers İmparatoru Darius’u yenmesinden sonra yöre Makedonyalıların egemenliğine geçmiştir. Büyük İskender İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Çukurova ile birlikte Bahçe yöresi de Seleukosların payına düşmüştür. Ardından Romalıların egemenliğine girmiştir[2].
İmparator Hadrianus MS.120-135 yıllarında  Çukurova bölgesine önem vermiş ve burasını önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir. MS.395’de Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Adana ile birlikte, Doğu Roma’nın (Bizans)yönetimine girmiştir. Bizans hakimiyeti VII. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Abbasilerle , Araplar bu bölgeye akınlar düzenlemişler ve kısa bir süre sonra 965 yılında Bizanslılar yöreye yeniden egemen olmuşlardır.[3]
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boylarından bazıları yöreye yerleşmişler, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra 1335’te Ramazanoğulları Beyliğinin eline geçmiştir. 1336 yılında Memlüklüler bölgeyi hâkimiyetleri altına almışlardır. 1378 yılında Ramazanoğulları Beyliği döneminde bölgede ziraat ve hayvancılık yeniden gelişmiş, kent ve yollar imar edilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır[4].
Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra yörede huzursuzluklar ve yönetimde boşluklar yaşanmış, bu durum XVIII. yüzyıldan sonra daha da kötüye gitmiştir. Yöredeki aşiretler köylere baskınlar düzenleyerek köyleri yağmalamışlardır. Bunun üzerine halk köylerini ve tarlalarını bırakarak dağ yamaçlarına çekilmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında bu karmaşa kendisini daha çok hissettirmiştir. Bunun üzerine 1866 yılında Fırka-i Islahiye bölgede düzenlemeler yapmış ve Bahçe’yi Halep vilayetinin Maraş sancağına bağlı bir kaza yapılmıştır. Ardından da 1878’de Adana Vilayetinin Cebel-i Bereket (Osmaniye) Sancağına bağlanmıştır[5].
1.Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Çukurova yöresini Fransızlar işgal etmiştir. Bu arada Bahçe bir süre için boşaltılmıştır. Çukurova’da başlayan direniş hareketleri sonucunda bölgede çete harbi başlamış, 1921’de Kuvayı Milliye’nin direnişi karşısında Fransızlar zor durumda kalmışlar, bunun sonucu olarak da 20 Ekim 1921’de Yeni Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan Ankara Antlaşması ile bölgeyi terk etmişlerdir[6].
  Önceden Bulanık olarak bilinen ilçe Cumhuriyetin ilanından sonra, Çukurova yöresi ve Bahçe yeniden imar edilmiş, 1933’te belediye teşkilatı kurulmuş, ve Adana’ya bağlı ilçe konumuna getirilmiştir. Osmaniye’nin 1996’da il olması üzerine de Adana’dan alınarak Osmaniye’ye bağlanmıştır.[7]

BAHÇE KALESİ
  Bahçe ilçesindeki tepelik alanda yer alır. Yapı malzemesi ve işçiliğine göre iki dönem görülmektedir. Roma ve Ortaçağ dönemlerinde kullanılmıştır. Şimdiki yol gibi eski yolu da kontrol eder konumdadır. Kurtlar kalesi üzerinden Harun Reşit kalesi ile bağlantısı vardır. Yüksek bir alanda diğer illere ve ilçelere geçiş noktasında bulunduğundan gözcülük yapılmıştır.[8]

AĞCABEY CAMİ
  Bahçe ilçe merkezi Atatürk meydanında bulunan caminin kitabesine göre Ağcabey isimli kişi tarafından 1809’da yapılmıştır. Diğer taraftan bugün yarı ahşap olan caminin kargir kısımlarının Dulkadiroğullarından Alaü’d Devle zamanında (1489-1490) yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Gerçekten de bugünkü caminin gösterişli minaresi, eserin, daha eski bir tarihe ait olduğunu göstermektedir. Bahçe ilçesi dışında ve istasyon yakınında bir mezarlık içindeki iki türbeden biri Ağcabey’e  diğeri ise ailesine aittir. Türbelerin her ikisi de kare planda etrafı açık ve üzeri kubbelidir[9]

AĞCABEY KÜMBETİ
  Osmaniye ili Bahçe ilçesinde bulunan Ağcabey Camisi’ni yaptıran Türkmen ağalarından Ağcabey’in mezarı ilçe dışında, İstasyon yolundaki mezarlıkta bulunmaktadır. Kümbet şeklindeki sekizgen gövdeli kesme taştan olan bu türbenin üzeri konik bir çatı ile örtülmüştür. Yan yana iki mezar kesme taştan örülmüş ve sanduka biçimindedir. Kitabesinde Ağabey’in oğlu Mehmet Ağa’ya ait olduğu belirlenmiştir. Kenarlar sağlamdır. Düzgün kesme taştan yapılan kümbetin taş araları horasan harcı ve moloz taşla doldurulmuştur[10].
    Osmaniye ili Bahçe ilçesindeki Mehmet Ağa’ya ait olan bu türbe, Mehmet Bey’in annesi tarafından 1856 yılında yaptırılmıştır. Mehmet Ağa Ağcabey’in oğludur. İstasyon yolundaki mezarlıkta, babasının kümbeti yanında olan bu türbe kesme taştan kare planlı olup, etrafı açıktır. Üzerini örten kubbe dört ayak oturtulmuştur. Türbenin mimarı Ali oğlu Kamber’dir.[11]
ŞİVE NEDİR?
  Şive konuşma tarzıdır. Şive aksan olarak da adlandırılabilir. Bir dilin bölgesel söyleniş tarzıdır. (Bir ana dilin içinden çıkmış, tarihte ondan ayrılmış kollarına da bir kısım dilbilimci şive demektedir. Kıpçak şivesi gibi.)[12]
  Hasan Eren ağız kavramını şöyle tanımlamaktadır: Bir dilin sınırları içinde bölgelere göre değişen söyleyiş özelliği (Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara 1999).[13]
  Bir başka deyişle şive; Bir dil veya lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen küçük kollarına denir. anlaşılacağı üzere Ağız tüm bir ülkenin içinde meydana gelen söyleyiş farkı iken; Şivede ise, sadece bir bölge (Anadolu bölgesi yada herhangi bir şehir) içerisinde değişen söyleyiş farklılıklarıdır[14].

BAHÇE ŞİVE ÖZELLİKLERİNE ÖRNEKLER
Abbavv:Aşırıya kaçan durunlarda ‘hayret ünlemi’ olarak kullanılır.
Irbık:İbrik.
Acar:Yeni anlamında kullanılır.
Işımdan:Şafak sökmeden.
Adı batasıca:Domuz demektir.
Irzıgırık:Soyu belirsiz.
Alkış verme:Dua etme anlamında kullanılır.
Keçik:Yazmanın kahkül görünecek şekilde bağlanması.
Anarıya gitmek:Daha çok taşıtların geri geri gitmesi demektir.
Keskenmek:Vurmak için harekete geçmek.
Ayampur:Aşırı nemli hava(inciri olğunlaştıran hava olarak bilinir.)
Küncü:Susam.
Bıçkı:Testere
Künde:Her gün
Bibi:Hala (Babanın kız kardeşi)
Laylon:Römork
Bider:Bitki tohumlarına verilen addır.
Malamat Olmak:Rezil olmak
Bayaktan:Az önce anlamında kullanılır.
Meh:Al anlamında kullanılır.
Buncaaz:Bu kadar, bu kadarcık anlamında kullanılır.
Mintan:Gömlek.
Cangama:Çekişmek,tartışmak,gürültü yapmak, etrafı rahatsız etmek,laf kalabalığı anlamındadır.
Muşamba:Naylon.
Cardın:Farenin büyüğüne verilen addır.
Mucuk:Küçük sinek.
Celfin:Tavukların civcivlikten çıkıp ergenlik çağı.
Okuntu:Davetiye.
Ceyran:Elektrik anlamındadır.
Omanı pıttırmak:Belini ağrıtmak.
Çebiç:Oğlağın büyüğüne denir.
Öteberi:İhtiyaç malzemeleri.
Çepel:Kirli bulaşık Örn: Çepelli tabakları yıka.
Ötean:Geçenlerde, geçen gün.
Çimmek:Banyo yapmak.
Paçanı ayırmak:Bacaklarını ayırmak.
Çul:Keçi kılından dokunan yaygı olarak kullanılan dokuma.
Peşgir:Havlu
Dayramak:Aşırı gerilmek özellikle kumaş , kıyafet türlerinde yırtılma, sökülme  anlamında kullanılır.
Pusmak:Eğilmek,saklanmak.
Depik:Tekme atmak.
Püssük,Püsü:Kedi.
Dıkılmak:Birden herhangi bir odaya, bir yere girmek.
Savan:Günlük kullanım dokunmuş kilim.
Devlikisüün:Ertesi gün.
Seklem:Eksik , tam dolu olmayan.
Dombalak:Takla atmak.
Sille:Tokat atmak.
Dulda:Rüzgar eserken rüzgarın etki etmediği , ulaşamadığı yer.
Soğukluk:Semiz otu.
Eletmek:İletme,ulaştırmak.
Sokum:Lokma.
Ede:Erkek kardeş ya da erkeklerin birbirine hitabı.
Şire:Tatlı, şekerli.
Ellengeç:Yengeç
Taman:Söylemiştim ya anlamında kullanılır.(Aslında net bir açıklaması yoktur.)
Enik:Hayvan yavrusu
Teleme:Keçinin çiğ sütüne incir sütüyle mayalanan yiyecek.
Essah mı?: Sahi mi?, Gerçekten mi?
Tirşik:Yabani pancar otundan mayalanarak yapılan soğuk çorba.
Fıldırtmak: Düzensiz bir şekilde atmak.
Tumdurmak:Bir kişiyi suya batırmak.
Firik:Olgunlaşmamış.
Tusba:Kaplumbağa.
Gabirlik:Mezarlık.
Toğğa:Sıcak ve soğuk olarak içilen yoğurt ve dövme ile yapılan çorba.
Garanmak:Kızarak suçlayıcı sözler söylemek.
Urup:Çeyrek altın.
Garsambaç:Kar ve pekmez karışımı yiyecek.
Ulama:Kullanılmayan kıyafetlerin,kumaşların kesilip birleştirip dikilerek oluşturulan yazın serin havalarda insanların üzerine örttüğü battaniye.
Gıran dıkıla:Kıran gele, kökü kurusun anlamında kullanılır.
Ütmek:Yenmek.
Gızılbacak: Yemek yapılan bir ot türü.
Vıykırmak:Bağırmak.
Göbelek:Mantar.
Yaalık:Yazma,eşarp.
Götün götün gitmek: Geri geri gitmek.
Yalpalanmak:Sendelemek.
Gulunç:İki omuz arası ,sırt
Yüklük:Yatak konulan tahtaların gelişigüzel birleştirilmesi.
Hasta yoklamak:Hasta ziyaret etmek.
Zomzalak:Çok yavaş çiselemekten daha yavaş yağış türü.
Hıta:Acur.
Zorsunmak:Üşenmek.
Helke:Satır, su kabı.
Zumzuk:Yumruk.
Horanta:Ev halkı.

Horuzlanmak:Diklenmek.

Hörtük:İşe yaramaz insan.

Hüs:sus.


SONUÇ
Şivenin; bir dilin bölgesel söyleyiş tarzı olduğunu üst sayfalarda belirtmiştik. Şiveden önce dilin öneminden de biraz bahsetmekte fayda vardır.
Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
Dil, canlı bir varlıktır.
Dil, sosyal bir varlıktır.
Dil, bir ortaklıktır.
  Dilin toplumdaki önemi ve yerini de belirtirsek;
Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.
  Şiveye geri dönecek olursak Osmaniye ve diğer illerde bu söyleyiş tarzlarıyla elbette karşılaşabilirsiniz.  Ağız ve şiveler dilimizin ne kadar renkli olduğunun bir göstergesidir. Ulusal birliğimize ve bütünlüğümüze faydası vardır.
  Elbette her yörenin kendine has bir tarzı var ve birkaç kelimeyi yalnızca tek bir bölgeye aitmiş gibi lanse etmek doğru değil. Fakat bazı kelimeler var ki bir bölgede ya daha yoğun olarak kullanılır ya da onları gerçekten "oralı"lar dışındakiler pek bilmez.
  Yukarıda bahsettiğimiz Sözcüklerin bir kısmı şu anda kullanılmayan; ancak Öz Türkçe olan sözcükler, bir kısmı ses düşmesi veya ses türemesi şeklinde yöresel ağız olarak yerleşmiş, bir kısmı ise sert sessiz olan “k” harfinin “g” olarak söylenmesinden ve nazal “n” harfinin kullanımından kaynaklanmaktadır. Anlamları %100 karşılamayabilir. Amaç kelimelerin anlamından çok kelimenin doğal halini yansıtmaktır.

KAYNAKÇA
www.bahce.bel.gov.tr ERİŞİM TARİHİ:30.12.2015

Kaynak kişiler:
Ömer AKKUŞ, 1932-Bahçe ilçesi Karderesi köyü, İlkokul mezunu, doğduğundan beri Bahçe ilçesinde yaşamakta, Görüşme Tarihi: 30.12.2015




[1] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[2] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[3] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[4] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[5] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[6] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[7] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[8]www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[9] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[10] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[11] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[12] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[13] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler
[14] www.bahce.bel.tr/sehir-d-70-turizm-ve-tarihi-yerler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder